GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE VARİS
Varis bacaklarımızdaki toplardamarların genişlemesidir. Varisin temel nedeni toplardamarlarda bulunan kapak sisteminin bozulmasıdır. Buna birçok neden yol açar. Varisin birçok sebebi olup bunlar genetik, mesleki nedenler, obezite, çok doğum yapmış olmak sayılabilir.
İnsanlık tarihine bakıldığında, varisten ilk bahsedilen belge M.Ö. 1550 tarihli Ebers Papirus olmuştur. Alt ekstremitelerde yılan şeklinde dilatasyondan bahseder. M.Ö. 460-367 yıllarında Hipokrat’ın notları arasında varisle ilgili değerlendirmeler bulunmaktaydı. Gevşek bir turnikenin kanamalara yol açtığını, ancak turnike sıkı olduğunda kangrene yol açtığını ve ayakta durmanın bacak ülserasyonlarını arttırabileceğini belirtiyordu.
Hipokrat’ tan sonra varisle ilgili ilerleme kaydedilmesine rağmen 371 yılında İskenderiye Kütüphanesi yangınında birçok değerli belge kayboldu. 1525'te Ambroise Paré, ayaktan dizine kadar başlayan ülserler için bacak bandajını tanımladı. 1585'te Fabrice D'Anquapende venöz kapakçıkları tanımladı. 1676'da Wiseman, deriden yapılmış ilk destekleyici çorapları icat etti. Fransız ortopedist Pravaz, 1860 yılında, bir şırınga icat etti ve şu an skleroterapi olarak adlandırdığımız tedaviyi başlattı. 19. yüzyılın sonunda, Trendelenburg daha büyük safen damarların ilk ligatürlerini gerçekleştirdi. 1905 ve 1906'da Keller ve Mayo, büyük safen veninin ilk ablasyonunu gerçekleştirdiler ve 1906'da Carrel ilk venöz transplantasyonu bildirdi.
Varis uzun yıllardan beri cerrahi yöntemler ile tedavi edilmekte olup genellikle kalp damar cerrahları daha nadiren genel cerrahlar tarafından uygulanmakta idi. 2000 yıllarının başına kadar ligasyon, stripping, flebektomi cerrahi yöntemler olarak uygulanmaktaydı. Cerrahi yöntemlerin bacakta skar oluşturması, genel anestezi gerektirmesi, uzun süre iş gücü kaybına yol açması, hastanede yatış gerektirmesi ve komplikasyon oranlarının yüksek olması sorun olarak sürmekteydi. Daha önemli sorun cerrahi sonrası varisin tekrarlama oranlarının yüksek olması idi.
Girişimsel radyoloji bu yıllara kadar varisin sadece tanı aşamasında sınırlı kalıp genel radyoloji gibi Doppler yapan uzmanlık alanıydı. Bu dönemlerden çok daha önce de girişimsel radyoloji atardamar darlık ve tıkanıklıklarında direkt damar içinden girerek yani endolüminal tedavileri uygulamaktaydı.
Girişimsel radyoloji her zaman teknolojinin gücünü arkasına alan bir bölüm olup birçok konuda da cerrahiye alternatif yöntemler geliştirmektedir. Tıp endüstrisinin temel yönelimi birçok hastalığın tedavisinde “minimal invaziv” yöntemlerin geliştirilmesidir. Minimal invaziv yüksek teknolojiyi kullanarak hastaya daha az risk oluşturarak, daha az skar yaratıp, yatış gerektirmeden tedaviyi ifade etmek için kullanılır.
2000 yılların başında atardamardaki gibi hastalıklı ve kaçak olan toplardamarı da damar içinden tedavi etme fikri geliştirilince endovenöz yöntemler varis tedavisinde gündeme girdi. Ablasyon ısı kullanılarak yakma işlemi bir çok diğer hastalıklar için kullanılmakta idi. Endovenöz yöntem ısı kullanılarak damarın içinden girerek kapatılmasının mümkün olabileceği diğer ablasyon yöntemlerinden dolayı bilinmekte idi. Endovenöz termal ablasyon olarak adlandırılan bu işlemde sırasıyla enerji kaynağı olarak lazer, radyofrekans en son olarak buhar ve mikrodalga varis tedavisinde kullanıldı.
Yine bu sürecin devamında endovenöz termal ablasyonun ardından ikinci tedavi yöntemi olarak mekanokimyasal yöntemler geliştirildi. Clarivein sistemi olarak adlandırılan bu tedavide yine damar içinden girilerek yani endovenöz yolla reflü bulunan damarın iç duvarını hasarlayan ve hızlı dönen bir tele eklenen sklerozan ilaç uygulaması ile damarın başarı kapatılması mümkün oldu.
Varis tedavisinde 3. grup olarak kimyasal tedaviler yani termal olmayan yöntemler kullanıma girdi. Yapıştırıcı ya da glue olarak adlandırılan bu yöntemde yetmezlik saptanan yüzeyel toplardamar glue ile kapatılması uygulandı. Köpük tedavisinin geçmişi daha eski olup günümüzde gözle görülen küçük ve orta boy varislerin tedavisinde öncelikli tedavi olarak uygulanmaktadır.
Tüm bu tedavi yöntemleri birçok retrospektif ve prospektif çalışmalarda karşılaştırılması, randomize yöntemlerle ve metaanalizlerle değerlendirilmiştir. Varis tedavisi hakkında bir çok bilimsel dergide yayınlanan araştırmalarda ve rehber yorumlarında endovenöz termal ablasyon birincil tedavi yöntemi olarak kabul edilmiştir. Çeşitli nedenlerle hastanın varis çorabı giyememesi, tümesan uygulanamaması gibi durumlara bağlı endovenöz termal ablasyon uygulanamadığı durumlarda ikincil tedavi yöntemi yapıştırıcı ya da glue olmaktadır.
Varis girişimsel radyoloji bölümlerinde tanıdan tedaviye başarılı şekilde uygulanmaktadır.