Periferik Damar Hastalıkları

Periferik Damar Hastalıkları


Periferik Damar Hastalıkları

  1. Periferik damar hastalığı deyince bundan ne anlıyoruz?

a. Kalp damarları yani koroner arterler dışındaki diğer damarları anlıyoruz. Bu aynı zamanda girişimsel Radyoloji ve kardiyolojinin ayrıldığı nokta.

b. Periferik damar hastalıklarına diğer tüm damarlar, boyun, kollar, bacaklar girmekle birlikte genel olarak ayaklara giden ana atardamarlar ve bunun dalları olan damarlardaki darlık ve tıkanıklıklar anlaşılmaktadır.

c. 50 yaşın üzerinde her 100 kişiden 5-15’ inde görülmektedir. Yaş ilerledikçe sıklığı artar.

  1. Periferik damar hastalıklarının sıklıkla nedenleri nelerdir?

a. Temel neden atheroskleroz dediğimiz damar sertleşmesi ya da kireçlenmesi dir. Damar kireçlenmesine başta sigara olmak üzere yüksek kolesteral ve lipid değerleri, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, şişmanlık ve ailesel nedenler sebep olmaktadır.

  1. Ne tür belirtiler verir?

a. Belirtilerin temel nedeni damar darlık ve tıkanıkları nedeni ile yürüme sırasıda baldır kaslarına ihtiyaç duyulan kanın gönderilememesidir. Başlangıçta belirti vermezken damarlarda daralma ve tıkanıklar arttıkça yürümekle gelişen bacaklarda ağrı ortaya çıkar. Bu ağrı gittikçe şiddetlenir ve kişiyi durup dinlemek zorunda bırakır. Dinlenmekle geçen ağrı ileri dönemde istirahatta da ağrı ortaya çıkar.  Bunun dışında bacaklarda soğukluk, üşüme hissi, renk değişikliği, tüylerin dökülmesi ve ileri dönemlerde iyileşmeyen yaralar ve ülserler ortaya çıkabilir, şeker hastalığı bulunan kişilerde sık gözlenir. Bacaklarda ağrı olduğunda mutlaka damarlar kontrol edilmelidir.

  1. Nasıl teşhis edilir?

a. Hastanın muayenesinde nabızlar alınamadığı zaman ilk tanı yöntemi Doppler Ultrasonografi dir. Bununla sorun saptandıktan sonra tedavi öncesi planlama için anjiografi yapılır, bu teknik bilgisayarlı tomografi,  MR ya da kateter anjiografi ile yapılabilir. En doğru teşhis kateter anjiografi ile konulabilmekle birlikte günümüzde BT ya da MR anjiografide yüksek doğrulukla tanı konabilmektedir.

  1. Ne tür tedavi yöntemleri vardır?

a. Cerrahi ve Girişimsel Radyolojide uygulanan tedaviler mevcuttur.

  1. Girişimsel radyoloji olarak ne tür tedavi yöntemleri uygulanmaktadır?

a. Girişimsel radyoloji de damar darlık ve tıkanıklıkları yine direkt damar yolu ile girilerek tedavi edilir. Temel tedavi yöntemi balon ya da stent ile darlık veya tıkanıklığın giderilmesidir.

  1. Cerrahi ile girişimsel tedavi yöntemleri arasındaki farklılık ve avantajlar nelerdir?

a. Girişimsel radyoloji yöntemleri ile yapılan perkütan balon ve stent tedavileri cerrahi yöntemlere göre bazı avantajlar sağlamaktadır. Bunların başında kısa hastanede kalış süresi gelmektedir. Bununda sebebi ameliyatta oluşturulan geniş ameliyat kesisi bu işlemde oluşturulmamaktadır. Ciltten damara toplu iğne başı büyüklüğünde bir noktadan girilmektedir. Bunun dışında narkoz gerektirmemesi, maliyetinin daha düşük olabilmesi, risklerinin daha az olması da diğer avantajlarını oluşturmaktadır. Sonuçlar cerrahi ile aynı ya da daha iyi olabilmektedir. Diğer önemli bir avantajı da aynı tedavi yöntemi tekrar uygulanabilmektedir.

  1. Balon ve stent uygulamaları nasıl yapılmaktadır?

a. Bu yöntemde hastalıklı damara normal bir damar yolu ile girilerek darlık ya da tıkanıklık balon ya da stent denilen çelik kafesler yerleştirilerek açılır. Bazı damarların yapısına bağlı olarak direkt stent ile tedavi edilirken bazı damarlar öncelikle balon ile tedavi edilir. Balon ile yeterli damar açıklığı sağlanmaz ise stent yerleştirilir.

  1. Tedavinin etkinliğini belirleyen faktörler nelerdir?

a. Genel olarak işlemi izleyen ilk 6 ay içinde tedavi yapılan damarda %5 ile 50 oranında daralma gelişebilmektedir. Tedavi uygulanan damarın yapısı, tedavi öncesi darlık ya da tıkanıklığın derecesi, tedavi tekniği  ile hastanın genel durumu ve alışkanlıkları tedavi etkinliğini belirler.

  1. Tedavi sonrası yaşam tarzı ile ilgili ne tür değişikliklere gidilmesi gerekir?

a. Özellikle girişimsel radyolojide uygulanan balon ve stent tedavilerinin uzun süreli başarılı olabilmesi için hastanın mutlaka yaşam tarzının değiştirmesi gerekmektedir. Sigarayı bırakması, diyetinde yağlı ve kırmızı eti azaltması, eğer şeker hastası ise mutlaka şeker düzeyinin kontrol edilmesi ve bol yürüyüşler yapması gerekmektedir.

b. Tedavi edilmeyen hastalarda doku ya da organ kayıpları olmakta hastalar ayaklarını kaybedebilmektedir. Yaşamı tehdit eden riskler de gelişebilmektedir.

Varis Tedavisi

  1. Varis nedir?

  2. Varisler sıklıkla nerede oluşur?

  3. Varisin nedenleri nelerdir ve nasıl belirti gösterir?

  4. Varis tedavisinde kullanılan yöntemler nelerdir?

  5. Tedavide ne tür alternatifler mevcuttur?

  6. Lazer tedavisi ile ne elde ediyoruz?

  7. Cerrahiye üstünlüğü nelerdir?

  8. Tedavi süreci nasıl gerçekleşir?

  9. Varisten korunma yöntemleri nelerdir?

Genel Bilgiler

Vücudumuzda başta kaslar olmak üzere tüm dokuların çalışması ve işlev görebilmesi için kana ihtiyaçı vardır. Kan bu dokuların ihtiyaçı olan tüm metabolitleri (besinler ve oksijen) taşır. Vücüdumuzda kan iki çeşit damar ile taşınır. Arterler (atardamarlar) akciğerde temizlenmiş ve oksijen içeren temiz kanı kalpten tüm organ ve ekstremitelere taşır. Bacağımızdaki kaslar gibi tüm organlar bu temiz kandan ihtiyaçı olan besin maddelerini alır kullanır. Venler (toplardamarlar) tüm organlarımızda olduğu gibi bacaklarımızdaki kasların kullandığı ve artık maddeleri içeren (karbondioksit vs) kanı tekrar akciğere temizlenmek üzere taşıyan damarlardır. Bu damarların yönü en uç kesimden kalbe doğrudur.

Venler (Toplardamar)

Venler vücudun en uç kesimlerinden ve tüm organlardan kirli kanı kalb yolu ile akciğere taşır. Venler arterlerdeki gibi damar duvarında kanı ileri ittirebilen gerçek kaslara sahip değildir. Venlerdeki kanın kalbe ulaştırılmasını birkaç faktör sağlar. Özellikle ekstremitelerde (bacak ve kollarda) venlerdeki kanın kalbe iletilmesinde çevre kaslar önemli bir role sahiptir. Bu kaslar kasılarak çevrelerindeki venlere bası oluşturup venlerin boşalmasını sağlar. Venlerde ayrıca arterlerde olmayan kapaklar vardır. Bu kapaklar valf gibi çalışır. Kanın kalbe hareketinde açılırken aksi yöndeki harekette kapanır. Bu kapaklar kasların çalışmadığı ve ayak sabit durduğumuz durumlarda kanın geriye  (ayak parmaklarına doğru) kaçmasının engellerler.

Varis Nedir, Nasıl Oluşur?

Bacaklarımızda cildimizin hemen altında görülen varisler genişlemiş toplardamarlardır (venlerdir). Varisin nedeni venlerdeki (toplardamarlar) kapakların işlevlerinin kaybıdır. Bu kapaklar kalıtımsal (ailevi) ya da edinsel (çevresel, mesleki vs) nedenlerle tahrip olursa işlev göremez ve venöz yetmezlik denilen, varislere yol açan hastalık ortaya çıkar.  Varis sonuç olarak venlerdeki kapak yetmezliği sonucu ortaya çıkan bir venöz yetmezlik durumudur. Kapak yetmezliği –reflü sonucu venlerdeki kan yerçekimi etkisiyle akciğere gidemeyip birikir. Zaman içerisinde geri kaçan kan venlerde genişlemeye yani varise yol açar.

Varis Bulguları Nelerdir?

Varisler citte görülen kozmetik sorunlara yol açabildiği gibi uzun süre ayakta durulduğunda daha da artan bacaklarda ağrıya yol açar. Bu ağrı başlangıçta ayakları yukarıda tutarak azalırken zamanla sürekli hale gelebilir. Ağrının dışında bacaklarda dolgunluk hissi, renk değişiklikleri (pigmentasyon) ve ayaklarda şişkinlik ortaya çıkar. Varisler ilerledikçe yakınmalar artar, cilt altında kanamalar ve iyileşmeyen ülsere yaralara yol açabilir.

Varis Türleri

Varisler büyüklüklerine ve cilte yakınlıklarına göre tanımlanır ve 3 tür varis vardır.

Kılcal varisler (Spider venler-Küçük varisler), kırmızı-mor renkli, en ince (1-2 mm kalınlıığında) kılcal damar genişlemeleridir.

Orta boy varisler (Ağsı-Retilüler venler), cillten çıkıntı yapan, 2-4 mm boyutlarında varislerdir.

Büyük varisler (variköz venler) cilt altında görülen, parmaksı, genişlemiş venlerdir.

Varislerin Tanısı Nasıl Konur?

Varislerin çoğu çıplak gözle görülebilmesine rağmen varise yol açan gerçen nedenin saptanması tedavi için gereklidir. Bu amaç için Renkli Doppler Ultrasonografi cihazı kullanılır. Herhangi bir zararı olmayan ve ses dalgaları ile çalışan bu cihaz ile varise neden olan kapak yetmezliği bulunan toplardamarlar net olarak ortaya konulur. Renkli Doppler Ultrasonografi ile toplardamarların yanı sıra atardamarlarda değerlendirilir. Varislerin dağılımı ve yol açan kapak yetmezliği bulunan venlerin haritalaması yapılır. Tedavi başarısını belirleyen, en önemli aşama olan Renkli Doppler Ultrasonografi ile yapılan değerlendirmenin mutlaka tecrübeli, tercihen Radyologlar tarafında yapılması gerekmektedir.

Varis Tedavisi

Varis tedavisinin temel amacı varise yol açan nedenin varislerle birlikte tedavi edilmesidir. Yani sadece görünen varislerin cerrahi ya da skleroterapi denilen ilaç enjeksiyonları ile tedavi edilmeleri yeterli olmayacaktır. Kalıcı ve etkin çözüm için öncellikle varise yol açan ve kapak yetmezliği bulunan toplardamarların tedavi edilmesidir.

Büyük varislere yüzeyel yerleşimli toplardamarların yetmezliğe neden olup  bunlar kasık bölgesinden başlayıp ayağın iç kesimine uzanan “Safena Magna” ile diz arkasından başlayıp topuk arkasına kadar uzanan “Safena Parva” dır. Bunlara ilave olarak kasık ve perforan venlerdeki yetmezliklerde varis nedeni olabilmektedir.

Klasik tedavide varisler uzun yıllardan beri cerrahi yollar tedavi edilmekteydi. Cerrahi olarak damarların bağlanması ya da bağlanarak çıkarılması yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntem genel anestezi gerektirmesi, işleme ait risklerle birlikte tekrarlama olasılığının bulunması nedeniyle son dönemlerde sık uygulanmamaktadır.

Modern yöntemde varislere yol açan yetmezlik bulunan yüzeyel toplardamarlar “endovenöz lazer” (EVLT) yöntemi ile damar kapatılarak tedavi edilir. Bu yöntemde ultrasonografi eşliğinde çok ince olan lazer fiberi toplardamar içine yerleştirilir. Toplardamar çevresinde boydan boya lokal anestezi uygulnaır. Lazer enerjisi verilirken fiber geri çekilir ve sonunda tamamen çıkarılıp işlem sonlandırılır. Bu damarın kapatılması vücut için ciddi mahsur doğurmamaktadır. Bu damar vücutta hayati bir fonksiyonu olmayıp sadece zaman zaman koroner by-pass ameliyatlarında kullanılabilen bir damar işlevine sahiptir.  Kapatılan damarda zaman içinde incelerek kaybolur.

Lazer tedavisinin cerrahi tedaviye üstünlüğü genel anestezi gerektirmemesi, hastanın işlemden sonra hemen normal hayatına dönebilmesi, tekrarlama riskinin çok daha düşük olmasıdır.

Büyük varislerin direkt tedavisinde iki yöntem kullanılır bunlar skleroterapi denilen küçük iğne ile girilerek varisleri büzüştüren ilaçları (köpük skleroterapi) verilmesidir. Diğer yöntem daha büyük varislerde uygulanan cerrahi yöntem olan miniflebektomi tekniğdir. Bununla varisler minik kesilerle çıkarılır.

Orta boy (Retiküler) ve kılcal (Spider) varislerin tedavisinde bu varislerin besleyici varisleri ile birlikte köpük skleroterapi yöntemi ile kapatılması etkili bir yöntemdir. Kılcal varislerin geri kalan kısımlarının kapatılmasında yüzeyel (transdermal) lazer ve radyofrekans teknikleri kullanılmaktadır. Radyofrekans tekniği ile transdermal lazer tekniğinde görülen yan etkiler izlenmemektedir.

Tedavi edilmeyen Varislar?

Varisler tedavi edilmez ise büyümeye devam ederler. Zaman içersinde bacaklarda şişlik, renk değişikliği ve ülsere yaralar oluşturarak yaşam kalitesinin bozarlar. Genişlemiş toplardamarlarda kan durağanlaşarak pıhtılaşabilir ya da ciltte ekimozlar oluşturabilir.

![](/imagess/Mutlu-Cihangiro%C4%9Flu11.png)